ANASAYFA
MAKALE / Edebiyat Doğru bilgi nedir?

Doğru Bilgi Nedir

Bilgi, öğrenme, araştırma ya da gözlem yoluyla elde edilen gerçek, malumat, kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam diye tanımlanır. Bilgi düşünsel üründür.
Eşref-i mahlûkat olan insanı hayvandan ayıran en önemli özellik, öğrenme ve bu öğrendiği ‘bilgi’yi kullanma yeteneğine sahip olmasıdır.
Bilgi; insanoğlunun haznesindeki en değerli hazinesidir.
Hepimiz bir zamanlar bebektik; annemize, babamıza bağımlı, hiçbir işini kendi halledemeyen ama sevimli mi sevimli, küçük canlılardık.
Bir insan olarak, dünyaya sıfır bir çip’le yani boş bir zihinle gelir, sonra bilgi denen şeyi beynimize yükleyerek büyür ve gelişiriz.
Dolayısıyla hayatımızın bahtlığı veya bedbahtlığı yirmi yaşlarına kadarki öğrendiğimiz “temel bilgiler”re bağlıdır.
Bahtlı olursa güzel insan,
bedbaht olursa, bozulduğunda insandan tehlikelisi yoktur.
Bu nedenle bilgi ve öğrenme önemlidir. Yüce yaratıcı’nında ilk emir olarak “OKU” demesi bundandır.
Peki
Doğru bilgi! Yanlış bilgi nedir? Nasıl ayırt edilir? Okumada seçicilik nedir?

Doğru bilgi! Yanlış bilgi nedir? Nasıl ayırt edilir?
Bilgi, ancak rasyonel ise, doğru ise, akıl ve fikir sahibi genel bir kanaatce kabul görüyorsa doğru bilgidir. Yanlış bilgi yine akla ters düşen insana zarar veren bilgidir.

Günümüzde, gerek yazılı ve gerekse görsel medyanın çok sesliliği yanında, buna birde sanal alemde ki yazılan ve çizilenler eklenince; devasa bir iletişim ağının içerisinde çaresiz kalan bireyler, neye ve kime inanacağını bilememenin ezikliğini yaşamaya başladılar…
Çok seslilik, demokrasilerde olması gereken ve arzu edilen bir gelişmedir. Ancak, çok sesliliğin toplumu iyiye, doğruya yöneltebilmesi ve toplumda ki huzur ortamının sürdürülebilmesi için; o toplumda ki okur yazarlık oranının çok önemli olduğunu biliyoruz ama, bu konuda toplum bireylerinin sadece okur yazar olması yeterli mi acaba? Ne yazık ki, günümüzde sadece okur yazar olmanın yetmediği gibi, okuduğunu çok iyi anlamak dahi yeterli olamamaktadır...
Çünkü, yaşadığımız dönemde, iletişimin her biçimiyle doruk noktasına ulaştığını ve her türlü bilgiye dağdaki çobanın bile ulaşabildiğini gözlemlemekteyiz..Yazılı ve sözlü medyanın yannda, ortaya ayrıca birde çok gelişmiş bir biçimde sanal alem çıkmıştır. Ve, yeterince denetlenemediğini bildiğimiz bu ortamda; yazılan ve çizilenlerin büyük bölümünü kontrolsuz bilgiler içermektedir. O kadar ki, birçok sitelerde MB' de ki denetimlerin hiçbiri yapılmadığı gibi, bazı sitelerde istenilen görüşte yazılsın da, doğru ya da yanlış fark etmez mantığı geçerlidir!..
Peki bireyler, hele de çocuklarımız bu bilgi karmaşasında, bu bilgi kirliliğinde doğru ya da yanlış bilgiyi, nasıl ve ne şekilde ayıracak ya da hangi yazıya, hangi söze itibar edecek? Sorunu daha da ileriye götürürsek; güncel bilgilerin yanında, yazıyla ya da sözle ifade edilen tarihsel olayların hangisine inanacak, bu olayları hangi kriterlere göre değerlendirecek?
Çeşitli sitelerde ve hatta bulunduğumuz ortamda dahi tarihi çarpıtan, ciddi bir kaynağa dayanmayan yazılar okuyoruz; bazıları tarihi kendi görüşleri doğrultusunda yorumlamaktan ve tarihsel olayları ters yüz etmekten dahi çekinmiyorlar...



ilim , ihtiyaca cevap veren ilimdir. İnsanın en büyük ihtiyacı, bedeniyle birlikte ruhunun da ebedî saadetini temin etmektir. Bu da, Allah rızasını kazanmaya bağlıdır. Allah’ın rızası ise, “kamil iman” ile birlikte “Salih ameller” ile elde edilebilir.
Bu açıdan bakıldığında insana en faydalı ilim, kula Rabbini tanıtan, dünyaya geliş ve gidişin hikmetini kavratan, dünya hayatındaki imtihanların farkında olmayı sağlayan, insanı inceliğe, hassasiyete, rikkate ve tefekküre sevk eden ilimdir.
Aslında bütün ilimler, Allah’ın kainata koymuş olduğu kuralları/kanunları tespitten ibarettir.
Allah, ilk ayette; “İkra: Oku!” buyurur. Bu okuma, sadece yazılı bir şeyden okumak manasına gelmez. Bununla birlikte gözle mütalaaya, zihinden ve gönülden tezekkür ve tefekküre de işaret eder.
Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet ile bizleri tefekküre, yeryüüznde, tabiatta olup bitenleri gözlemleyip ibret almaya davet eder.
“(Resulüm!) Sana bu mübarek Kitabı ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sâd, 29)

“And olsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hala akıllanmaz mısınız?” (el-Enbiyâ, 10)

“Onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed, 24)

“Şüphesiz Allah katında yürüyen canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” (el-Enfâl, 22)
İslam’a göre düşünmeme yani tefekkürsüzlük hayatı zindana çeviren manevi bir felâkettir.

Bu sebeple insana fayda sağlayacak ilme ulaşmak için, Allah’ın varlığının, birliğinin ve azametinin kainata işlenmiş delilleri olan kainat kitabındaki ayetleri gönül gözüyle okuyabilmek, derin derin tefekkür etmek ve onları hakiki manasıyla kavramaya çalışmak icap eder.

Bu dünyaya gelenler niye geliyor, buradan gidenler niye gidiyor? Kimin mülkünde yaşıyoruz, bu alemdeki nizam kime aittir? Bu gök kubbeyi; dağlarıyla, okyanuslarıyla koskoca yeryüzünü hangi kudret inşa etmiştir? Kimdir ve amacı nedir?
İşte insana en faydalı bilgi/ ilim, bu gibi sorulara iç dünyamızı, yani gönül alemimizi tatmin edecek cevaplar veren ilimdir. Esas ilim ve bilmek, ilahi amaca, var oluş hikmetimize, yaşayış ve davranışlarımızla, doğru karşılığı verebilmektir.

İşte faydalı ilim, kişiyi Allah’a kullukta tekamül ettiren, insana ruh inceliği, rikkat, zarafet ve hassasiyet kazandıran bir ilimdir. Bu bilgi aynı zamanda ebedi istikbali saadet içinde yaşamaya vesile olan ilimdir.

Ayrıca ilim zihinde kalıp kalbe intikal etmezse, o ilim faydasız bir ilimdir. İlmin de zihinden kalbe intikal etmesi, bu şekilde “irfan”a dönüşmesi icap eder.

Zira gönle nakşolmayan ve davranışlara aksetmeyen bir ilmi, Hz. Muhammed(s.a.v.)) “fayda vermeyen ilim” olarak ifade etmiş ve ondan Allah’a sığınmıştır.”(Osman Nuri Topbaş)

Akıllı insan geçici dünya hayatını saadet işçinde yaşatacak bilgi/ilim öğrendiği gibi ahrette sonsuz mutluluk içinde yaşatacak kendisine hesap gününde faydalı “Allah’ı bilme” bilgisini öğrenip, ilmini irfan ile kanatlandırıp marifetullah semalarına yükselerek ebedî miraca vasıl olan bahtiyarlar arasına girmenin bilgisi/ilmi peşinde olur.

Okumada seçici olmak gerekir

Her şey bilgi edinmekle başlar, bilgi kitap okumakla başlar.
Çok Kitap okur musunuz, ya da ne sıklıkla kitap okur ve hangi kitaplara ilgi duyarsınız bilemiyorum ama, -okumayı sevmek- her şeyin başlangıcı olduğunu ben iyi biliyorum.
Son yapılan araştırmalarda: Japonya da bir Japon yılda ortalama 25 kitap okurken bizim ülkemizde 6 kişiye ancak 20 kitap düşüyor.

İnsanın nasıl ki Fizik Kimya Matematiğe ihtiyacı varsa, Felsefe Tarih ve edebiyata da ihtiyacı vardır.
Ekonomi para insanın midesini doyururken, kitap da insanın kalbini doyurur.

Dolayısıyla kalbi doyuran doğru kitabı seçip, zihni doğru bilgilerle doldurmak gerekir.

İşte burada okumada seçicilik devreye girer:
Biz ilkokulda iken okul müdürümüz karne törenlerindeki hep: “yerde, evde, nerede bir parça yazı bulursanız alıp okuyun” diye öğütlerdi.
Biz de öyle yaptık, okuduk okuduk… okuduk…
Ne yararlı, ne zararlı demeden! Hangisi gerekli demeden…
Gereksiz her yazıyı okuyarak boş şeylerle kafanızı doldurmayınız
Şimdi zihnimizde boş yer kalmadı…
Belki bizim çocukluğumun öğretim sistemi böyle idi ama şimdi ki zamanda eğitim böyle değil!!!
Şimdiki zamanı çok daha hızlı yaşıyoruz…
Bugün okumada seçicilik olmazsa olmazımızdır.
Pratik olarak, ilköğretimden üniversiteye; okumada seçiciliği şöyle özetlemek mümkündür:
İlkokulda; 100 Temel eseri okunmalıdır. Orhan Kemal’den Cahit Sıtkı’ya, Mevlana’dan Karacaoğlana…
Orta Öğretimde Dünya Klasikleri okunmalıdır; Victor Hugo’dan, Cengiz Aytmatov’a, Flaubert’ten Tolsttoy’a kadar…
Üniversite çağında ise, edebiyatta Usta kalemleri okumak; Hilmi Yavuz’ Sezai Karakoç’a, Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a…
Refik Halit, Cemal Süreyya, Yahya Kemal, Orhan veli, Sabahattin Ali, Peyami Safa …
Hayatınızın geriye kalan kısmında ise o okuduklarınızı tatbik etmek… Bilgi ve Sevgi ile...
Mehmet Ballı Araştırmacı Yazar Editör