31- Küfretmekte olanlar dedi ki: "Biz kesin olarak, ne bu Kur'an'a inanırız, ne de ondan önceki (indirile) ne."(50) Sen o zulmetmekte olanları, Rableri huzurunda tutuklamış olarak bir görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler) . Za'fa uğratılan (müstaz'af) lar, büyüklük taslayanlara derler ki: "Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü'min (kimse) ler olurduk."(51)
32- Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af) lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu günahkarlardınız."(52)
33- Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz"(53) dediler. Azabı gördüklerinde de pişmanlıklarını saklarlar; biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

AÇIKLAMA

50. Buradaki kafirler, hiçbir ilahi kitaba inanmayan Arap müşriklerdir.
51. Yani, "Liderlerine, başkanlarına, yönetici ve ulularına körü körüne tabi olan ve onlara karşı hiçbir nasihatçıyı dinlemeye hazır olmayan sıradan insanlar. Bu insanlar gerçeği apaçık gördüklerinde ve dini liderlerinin nasıl herşeyi ters gösterdiklerini, liderlerine uydukları için nasıl bir akıbete sürüklendiklerini farkettiklerinde bu önderlerine dönecek ve şöyle diyeceklerdir: "Ey zalim insanlar, bizi siz saptırdınız. Bizim düştüğümüz bütün belaların sorumlusu sizsiniz. Eğer siz bizi saptırmasaydınız, biz Allah'ın elçilerini dinler ve onların söylediklerine inanırdık."
52. Yani, "Onlar derler ki: Biz birkaç kişi sizin gibi yüzlerce, binlerce insanı bize tabi olmaya zorlayacak bir güce sahip değildik. Eğer siz inanmak isteseydiniz, bizi liderlik, güç, yetki ve yönetimden alıkoyardınız. Eğer sizin hediyeleriniz, vergileriniz ve hibe ettiğiniz şeyler olmasa biz fakir olurduk. Eğer siz bize bağlılık göstermeseydiniz, biz bir gün bile ulu ve aziz olarak kalmazdık. Siz bizi önder kabul edip yüceltmeseydiniz, bizi kimse tanımazdı bile. Siz bizim ordumuz olmasaydınız, biz bir tek ferdi bile yönetemezdik. Şimdi neden size peygamberin gösterdiği yola kendinizin tabi olmak istemediğinizi kabul etmiyorsunuz? Siz haram ve helalden gafildiniz ve hayatın sadece bizim sağlayabileceğimiz sükselerinin esiriydiniz. Size her tür suç ve günahı işleme ehliyeti verebilecek ve vereceğiniz hediyeler karşılığında sizi Allah'a bağışlatma sorumluluğunu üzerine alacak rehberler arıyordunuz. Her tür şirki icat ederek, dinde birçok yenilikler çıkararak ve sizin bütün arzularınızı gerçeğin kendisi diye sunarak sizi hoşnut eden dini liderleri dinlemek istiyordunuz. Allah'ın dinini sizin arzularınıza uydurmak için değiştirecek sahtekarlara ihtiyacınız vardı. Ahirette ne olursa olsun sizi bu dünyada zengin kılacak önderlere uymak istiyordunuz. Hakimiyetleri altında her tür günah ve ahlaksızlığı işleme özgürlüğüne sahip olacağınız ahlaksız ve şerefsiz yöneticileri istiyordunuz. Bu nedenle bu alışverişte siz ve biz eşit ortaklarız. Şimdi tamamen masum olduğunuzu ve siz istemeden bizim sizi saptırdığımızı söyleyerek hiç kimseyi kandıramazsınız."
53. Başka bir ifadeyle halktan insanlar şöyle diyeceklerdir: "Bizim bu sorumlulukta eşit paya sahip olduğumuzu nasıl söylersiniz? İnsanları aldatmak ve saptırmak için gece gündüz ne kadar planlar, hile ve dolaplar kurduğunuzu bir hatırlayın. Sizin bize bütün dünyayı sunduğunuz, bizim de buna kandığımız doğru değil. Sizin bizi dolandırıcılık ve hilelerinizle kandırdığınız ve her birinizin sıradan insanları kandırmak için her gün yeni bir yem ortaya attığı da bir gerçek."
Kur'an, dini liderlerle, onlara tabi olanlar arasındaki bütün tartışmalara birçok yerde farklı şekillerde yer verir. Ayrıntılar için bkz. A'raf: 38-39, İbrahim: 21, Kasas: 63, Ahzab: 66-68, Mümin: 47-48, Ha Mim Secde: 29.