69- Sizden önceki (münafıklar ve kâfirler) gibi.(76) Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır.
70- Onlara, kendilerinden öncekilerin(77) Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi?(78) Onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmetmektelerdi.(79)
71- Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliğe emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah'a ve Resulüne itaat ederler.(80) İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
72- Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.

AÇIKLAMA

76. Bir önceki ayette münafıklardan üçüncü şahıs olarak bahsedilmişti. Bu ayette ise onlara direkt olarak (ikinci şahıs) hitap edilmektedir.
77. Münafıklardan yine üçüncü şahıs olarak bahsediliyor.
78. Bu ifade ile Hz. Lut'un kavminin helak olduğu yerleşim bölgesine telmihte bulunuluyor.
79. "Onlar kendi kendilerine zulmettiler". Çünkü helak oluşlarından kendileri sorumlu idi. Allah'ın onlara bir düşmanlığı ve onları helak etme gibi bir isteği yoktu. Aslında onlar helak olmalarına yol açan hayat tarzını kendileri seçmişlerdi. Oysa Allah, Rasuller göndermek suretiyle onlara düşünme, anlama ve kendilerini düzeltme fırsatları vermiş ve hem kurtuluşa, hem de helake götüren yolları onların gözleri önüne sermişti. Fakat onlar gidişatlarını düzeltmeleri için kendilerine verilen fırsatlardan yararlanmadıkları ve kendilerini felakete sürükleyen yolları izlemekte ısrar ettikleri için, kaçınılmaz bir şekilde bekledikleri sona ulaşmışlardır. Bu korkunç son, Allah'ın onlara zulmetmesi nedeniyle değil, bilakis onların kendi kötü amelleri nedeniyle başlarına gelmiştir.
80. Münafıklarla (67. ayet) , gerçek mü'minlerin (71. ayet) özellikleri arasındaki karşıtlık, dış görünüşte İslam'a iman ve itaat bakımından ikisi arasında benzerlik olmasına rağmen, birbirlerinden tamamen farklı olduklarını göstermektedir. Farklılık, ahlaklarında, davranış, alışkanlık, tavır ve düşünce şekillerindedir. Bir tarafta, İslam'a inandıklarını söylemekten hiç bıkmayan, fakat samimi imandan yoksun olan ve davranışları inancını yalancı çıkaran münafıklar vardır. Bunlar, üstündeki etikette "misk" yazan, fakat içinde hem görüntüsünden hem de yaydığı kokudan inek pisliği olduğu her yönden, görünüşü, kokusu ve diğer özellikleri ile ispatlanan şişelere benzerler. Diğer tarafta ise, içinde misk olan ve misk olduğu her yönden, görünüşü, kokusu ve diğer özellikleri ile ispatlanan şişelere benzeyen gerçek mü'minler vardır. Gerçi dıştaki İslam etiketi münafıklarla müslümanları bir tek İslam toplumu yapar, ama ikiyüzlülerin özellikleri gerçek müslümanlardan o kadar farklıdır ki, bu ikisi aslında iki ayrı toplum oluşturur. Kadın, erkek münafıklar, benzer özelliklere sahip diğer kimselerle birlikte ayrı bir toplum oluştururlar. Bunların hepsi Allah'tan gafildirler, kötü işlerle meşgul olup, hayırlı işlerden yüzçevirirler ve asla gerçek mü'minlerle işbirliği yapmazlar; kısacası bunlar birbirlerinin dostudurlar, kendilerini İslam toplumundan saymazlar ve kendilerine özgü bir grup oluştururlar. Bunların aksine kadın, erkek, gerçek mü'minler bir tek toplum oluştururlar. Hepsi de hayırlı işlerle meşgul olup kötülükten nefret ederler, gece gündüz Allah'ı zikrederler ve O'nu anmaksızın geçen bir hayat düşünmezler, Allah yolunda harcarken çok cömerttirler, hiçbir şart ve kayıt tanımaksızın Allah'a ve Rasulüne itaat ederler. Bu ortak özellikler onları münafıklardan ayırır, onları tek bir toplum haline getirir ve birbirinin dostu kılar.